Köy Ilkokulu
Henüz büyük göçün gerçekleşmedigi 60'lı yıllarda köyümüz ve civar köylerde okul çağında yeterince talebe vardı. Milli Eğitim Bakanlığı'ın "köylere Okul Projesi" kapsamında gelen bir müfettiş bugünkü caminin yerinde bulunan köy odasının okula çevrilmesini uygun gördü. Köylünün de çalışması ile oda okula çevrilir, nihayet "Boyabat Dağtabaklı Köyü Ilkokulu" 1966 yılında resmen açılır ve eğitime başlar. Talebelerin oturacağı oturaklar ve sıralar köy bütçesinden yapılan harcama ile köylü tarafından yapılır. Ustalık işini Karağaç köyünden "Miri Usta" üstlenir. Talebeler 1. sınıftan 5. sınıfa kadar aynı sınıfta ve tek öğretmen tarafından eğitilir. Mezuniyet ve yaş itibarı ilen azalıp çoğalan talebe sayısı bir eğitim dönemi içerisinde azami 25'lere kadar çıktığı olmuştur. Okulun talebelerini Dağtabaklı Köyü, Avzarağan ve Gövez köyünden gelen çocuklar oluşturmuştur. Yirmi yıllık eğitim süresi içinde köy okulunun 85 talebesi olmuş, bunların 39 tanesi mezun olup diplomarını almıştır.
Köyümüz ilkokulunda görev yapan öğretmenlerin isimleri ve görev süreleri şöyledir.
Öğretmenin Adı ve Soyadı | Görev Yaptığı Yıllar | Görev Süresi |
Hüseyin ÖZDEMİR | 1966 - 1968 | 2 Yıl |
Hasan KILIÇ | 1969 - 1975 | 6 Yıl |
Murat KARA | 1975 - 1976 | 1 Yıl |
Halil KAHRAMAN | 1976 - 1982 | 6 Yıl |
Hüseyin TARAKÇIOĞLU | 1982 - 1986 | 4 Yıl |
Öğretmenler gurbete giden ailelerin boş evlerini lojman olarak kullanmışlardır.
1986 yılında okul 6 mevcut talebesi ile müfettiş taraından teftiş edilir. Öğretmenin görev başında olmaması ve talebe sayısının yetersiz olması yüzünden okulun kapanmasına karar verir. Kapanan okuldaki son talebelerin bir kısmı civar köylerde eğitimini tamamlar bir kısmı ise diploma alamazlar.

Dagtabakli Köyü Ilkokulu
Resimde görünen yapinin sol kismi: Köy Odasi, Okul, Cami ve Ormanci Evi olark yillarca köylümüze hizmet vermistir.
Adem Aslan'in Okul Anilari
Ben Adem Aslan 1977 Dağtabaklı Köyü doğumluyum. 1983 yılında Dağtabaklı Köyü İlkokulu'nda birinci sınıfa başladım. Kız ve erkek öğrenciler karışıktı, birden beşe kadar giden talebeler aynı sınıfta tek öğretmenden ders alıyordu. Okul sabah saat 8’oo’de başlar öğlen saat 15’oo’de sona ererdi. Sınıfın aydınlatılmasında löküs veya gaz lambası, ısıtmak için odun sobası kullanılırdı. Her çocuk evinden okula gelirken odun getirir bunlarla soba yakılırdı.
Talebeler sıralara ikişer kişi oturur, erkekler önlük olarak siyah renkte forma giyerler, üzerine beyaz renkli yaka takarlardı. Kız öğrenciler ise siyah jile giyer beyaz yakaları olurdu. Eğitim ekipmanları ise, siyah (kara) tahta, tebeşir, köylünün yaptığı masa ve sıralar ayrıyeten sınıf duvarında bir Atatürk portresi, İstiklal Marşı ve Andımızın olduğu tablolar asılı idi. Ders kitapları Boyabat’tan ücretli olarak alınırdı. Yapılan dersler ise: Türkçe, Matematik, Din Kültürü, Sosyal Bilgiler, Resim ve Beden Eğitimi şeklindeydi.
Hatırladığım kadarıyla bir günde 6 saat ders görüyorduk, dersler aralarında onbeş dakika teneffüs yapar, bu arada top veya saklambaç oynardık. 23 Nisan Egemenlik Bayramı coşkulu olur çeşitli yarışmalar düzenlenirdi; örneğin, çuval yarışı, iğne yarışı, kaşıkta yumurta taşıma yarışı bunlardan bazılarıdır. Hatta okulun etrafını daha güzel hale getirmek için Güğlek'ten söküp getirdiğimiz çimenleri taşlık yerlere döşeyerek yeşillendirirdik.
Okula 6 yaşında başlanır 11 yaşında mezun olunurdu. Ben üçüncü sınıfa giderken öğretmenimiz bizlere üç gün ders verir diğer günler köyüne giderdi. Bu da eğitimimizi olumsuz olarak etkilemiştir. O dönemlerde okul ve öğretmen denetimleri Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerince habersiz ve ani olarak yapılırdı. Yine böyle habersiz yapılan bir teftiş sonrası işi başında olmayan öğretmenimiz müfettişler tarafından görevinden alındı. Sınıf mevcudumuz 6 veya 7 kişi idi. Yaşanan bu olumsuz olay üzerine çoğu talebe diploma alamadan okulu bıraktı, böylece okul da kapatıldı. Ben de diploma alabilmek için Emiroğlu Köyüne gidip eğitimimi orada tamamladım.
Tarlada çalışmak veya mal gütmekten zaman bulup ev ödevlerimizi düzenli yapamazdık. Ödevlerimizi akşamlarıg gaz lamba ışığında yapardık. Farklı sınıfların ve farklı yaştaki talebelerin aynı sınıfta olması, öğretmenin düzenli derslere gelmemesi, iş güçten ders çalışamamız bizlerin çok az ve zayıf eğitim almasına neden oldu.
Ögretmen Hasan KILIÇ'IN okul anilari
Ben, Hasan Kılıç, 01.01.1948 Boyabat Kiseköy doğumluyum, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi sınıf öğretmenliği bölümünden mezun oldum. 1970 yılının Eylül ayında Dağtabaklı Köyü Ilkokuluna öğretmen olarak atandım. O yıllara kadar köyler- de cami ve l köy odası, ya yanyana bitişik ya da altlı üstlü olurdu burada da öyleydi.
Göreve başladığımda köy okul henüz iki sene önce açılmış köy odası okul sınıfı olarak kullanılmaya başlanmıştı. İki tane yeni pencere açılmış, derme çatma biraz kullanılmış sıra ve öğretmen masası ile sınıfı donatmışlar. Bu ara derslerin başlama zamanı geldi ve okulu öğretime açtık. Talebe olarak küçük çocukları beklerken bir an karşımda yaşları ilerlemiş orta ve lise öğrencisi gibi geçleri buldum. Okul yeni açıldığı için her yaş gurubundaki geçleri öğrenci olarak yazdırmışlar. Sayı olarakta kabarık göstermek için ilk dönem kırkın üzerinde talebem vardı.
Birden beşe kadar her yaştaki çocuklara aynı sınıf içerisinde tek öğretmen olarak ders verirdim. Hem sınıf farkı hem de yaş farkı çocukların eğitimini dolaysıyla benim de görev yapmamı hayli zorlaştırdı. Yaşı ileri olan çocukların bir kısmı okulu bıraktılar, tarlalarda veya hayvan arkasında çalışması gereken çocukların eğitimi de yine hayli zordu. Bu şartlara rağmen talebelerime en iyisini verebilmek için gayret ettim.
O zamanlar genç olduğum için futbola merakım vardı, bir top aldım ve köyde maç yapmaya başladık. Ahmetekin denen yere bir futbol sahası yaptık, öğrenciler bir takım köylüler de bir takım oluşturur karşılıklı maç yapardık. Köylü fazla top oynamasını bilmediğinden oyun esnasında komik olaylar olur çok gülüp eğlenirdik. Yöre insanı ava çok meraklı olduğu için köyde avcı çoktu. Beni ava alıştırdılar, sıkça ava gitmeye başladım, böylece köylü beni ava ben de onları topa alıştırdım.
Köy tam bir mahrumiyet bölgesi idi. O yıllarda yol yok, su yok, telefon yok elektirik ise zaten yoktu. Ihtiyaçlarımızı o dönem köyde bakkallık yapan Hasan dayıdan (Kaymoloğu) tedarik ederdik. Daha sonraki yıllar Bayram Aslan (Bayrik) Hamillü (Nagıyenin Hüseyin) bakkallık işlerini yürüterek bizlere ihtiyacımızın tedarikinde yardımcı oldular. Içme suyunu ise kuyulardan karşılıyorduk. Su yetersiz olduğu için sonra köyüm olan (Keseköy Yaylası) ve Doğuca Yaylası altından 5 km’lik yoldan köye su getirildi. O zamanlar kato olmadığı için su yolları elle uzun zaman kazıldı ve çok zahmet çekildi. Nihayet su köye getirilip yapılan iki çeşmeden akıtıldı, buna hem köy hem de köylü aşırı sevindi ve biraz rahat etti.
Ben 1975 yılına kadar köy ilkokulunda 6 sene öğretmenlik yaptım. Bu zaman zarfında iyide bir avcı oldum. Köyde öğretmenlerin ikamet etmesi için herhangi bir lojman yoktu. O yüzden görev süresince Ankara’da duran Ahmet Kavukçu’nun boş ahşap evinde ikamet ettik. Allah razı olsun bizden hiçbir zaman kira talep etmediler. Yazın geldiklerinde biz evi onlara bırakır yaylaya gider orada kalırdık.
O yıllarda bir motosiklet aldım, vesaitim o oldu, birçok yere onunla gidip işlerimi gördüm. Köyde bir orman evi vardı ve iki ormancı o evde kalırdı. İstanbul-Belgrad Ormancılığından Yakup Özdemir isminde bir ormancı (kara Yakup) köyde göreve başladı. Bizi medeniyete zorladı, bizlere Aygaz ocak, tüp löküs almamıza sebep oldu.
Aydınlatma için gaz lambası kullanırdik, ocak ise köy evlerindeki baca idi. Bazan temel ihtiyaçları karşılamak için Boyabat’a giderdik. Köyde gerçekten çok zor ve meşakkatli bir hayat sürdük.
Birgün köyün yakınlarına kadar gelen bir domuzun haberini aldık, okulda tam ders anında tüfeğimi de alarak küylü ile beraber ava gittik. Tesadüf bu ya tam o anda gelen bir müfettiş beni ders saatinde okulda olmadığımı tesbit edince hakkımda rapor tuttu ve beni Milli Eğitim’e şikayet etti. Bu olaydan maddi manevi ceza aldım. Bu da unutamadığım anılarımdan