Köyde Tarim
Köyümüzde ekim alanları az ve verimsiz olup engebeli bir yapıya sahiptir. Az yağış aldığı gibi sulama imkanlarından da mahrumdur. Sonbahar aylarında ekilecek tarlalar karasabanla öküz veya kömüş koşularak sürülür. Çift sürmesi denilen bu iş çok zahmetli ve eziyetli olur. Buna "Ferg" de denir Amaç tarlayı ekime hazır hale getirmektir. Mart ve Nisan aylarından sonra Ferg edilen tarlalara karasabanla açılan ince ve uzun kanallara "Garıg" buğday, arpa ve diger tahıllar ekilir, arkasından "Taban" denilen tahta bütün tarlanın üzerinden giderek açılan kanalları kapatır böylece tarla ekilmiş olur. Ayrıca önlüğe konan tohumlar avuçla 2 -3 metrekarelik alana serpilerek bütün tarla tohumlanır. Her bir avuç topumun serpildiği alana bir "Evlek" danir. Evlek aynı zamanda bir alan ölçü birimidir.
Yazın Temmuz ayına doğru ekinler olgunlaşır tırpana gelen yerler tırpanla diğer yerler ise orakla biçilir. Biçilen ekinler tarla içinde "Deste"ler (biçilmiş bir kucak dolusu buğday sapı ve başağı) halinde toplanır, Bu destelerin de üstüste yığılmasıyla daha büyük "Depecik"ler oluşturulur.
Kağnı arabaları ile depecikler tarlalardan harmanlara taşınır yine burada üst üste istif edilerek büyük "Yığınlar" oluşturulur. Yığınlar peyderpey harmana serilir, kömüş, öküz veya atların çektiği düvenler bu tahil sapları üzerinde sürülür, bu işlem tahıl taneleri başaklardan ayrılana ve sapların incelerek saman haline gelene kadar devam eder. Buna "Harman Sürme" denir. Harman yabalarla rüzgara karşı savrularak tahıl taneleri ile saman birbirinden ayrılır.
Elde edilen saman kış aylarında hayvanlara verilmek üzere samallıklara doldurulur, tahıllar ise ambar bölmelerine koyulur. Köyümüzde ekseri Buğday, arpa, çavdar ve mısır ekimi yapılır. Sulama problemi olduğundan az miktarda bostanlada fasülye ve kabak da yetiştirilir.
Buğday ve tahıllar yıkanır, kurutulur at, eşek veya kağnı arabalarıyla bez ve keten çuvallar içinde seyircek köyündeki Demirci`lerin veya Kozluca, Mumullu, Killik, Boyalı'daki değirmenine gidilir un öğütmek için sıraya girilir. Günler sonra sıra gelir azami 8 - 10 çuval un öğütülerek geri köyü dönülür. Bir kile buyğaya öğütme hakkı olarak bir ölçek buğday verilir. Öğütülen unlar eleklerden elenir, bundan:
- Çörek, kül çöregi
- Yazma ekmegi (Yoka Ekmegi)
- Tas Çöregi
- Makarna
- Içiyagli ekmek (gözleme)
- Sariburma
- Hamurlu ekmek
- Misir ekmegi yapilir
Köyümüzde Ekilen Tahillar
Buğday | Arpa | Çavdar |
Fiğ | Mısır | Mercimek |
Nohut | Fasülye | Patates |
Soğan | Purçak | Sarımsak |
Meyve ve Sebzecilik
Köyümüz meyve yönünden de oldukça fakirdir. Arazi ve toprak yapısı ve ilkim şartları meyve yetişmesine uygun değildir. Dikilen meyve ağaçları yıllarca uzun emek verilerek yetiştirilmeye çalışılır fakat hala istenilen randıman elde edilemez. Başlıca yetişen meyve ağaçları: Elma, Armut, Erik, Ceviz, doğada kendiliğinden yetişen meyve ağaçları ise: Ahlat (bir cins Armut), Acuk (ekşi elma türü) Kiren (kızılcık) böğürtlen ve Kuşburnudur.
Sebze ve bostan ekimi de yine meyvede olduğu gibi su ve sulak arazinin olmaması, sulama imkanlarının kısıtlı olması sebebiyle hemen hemen yok denecek kadar az yapılmaktadır. Bostan olarak ekseri evlerin önündeki küçük bahçelerk, Guğlek bölge-sindeki sulak arazi, Sokak, Geriş, Yukarı Tarla, Cavlak, Guzderesi ve Eslik ekilirdi. En fazla yetiştirilen bostan ürünleri: Kıraç fasülyesi, suluyer fasülyesi, patates, kabak, soğan, mısır, nohut dur. Ticari bir amaç güdülmeyip yetiştirilen meyve ve sebzeleri köylü kendisi tüketir. Günümüze kıyasla geçmişte bostan bölgeleri daha fazla yağış aldığından verim de daha yüksekti.
Hem köyümüz hem de civar köyler meyve, sebze ve tahıl ekiminde hiçbir zaman araştırma, geliştirme yoluna gidilmemiş senelerce babalarından veya dedelerinden gördükleri ile yetinmiş ve hep aynı tür ürünleri ekmişlerdir. Buna en güzel örnek yakın zamana kadar kimse bostanında domates veya salatalık ekmez, meyve ağacı dikileceği zaman akla ilk gelen hep Elma, Armut veya Ceviz ağacı olmuştur. Halbuki ürün vermesi muhtemel oldukça çok meyve ve sebze mevcuttur. Bu yüzden çok çeşitli meyve ve sebzeler köyümüzde yetişmediğinden Boyabat’a gidince alınır ve kıymeti çok büyük olurdu. Buna en güzel örnek; Salatalık, Domates, Pırasa, Karpuz, Kavun, çeşitli biberleri göstermek mümkündür. Ufak çapta meyve ağacı aşlaması yapılırdı, bunun en güzel örneği; Yabanı Ahlat’a armut, Acuk ağacına ise elma aşlanırdı.
Tarlalarda kendiliğinden yetişen yabani meye ağaçları:
• Kiren …………..…… Kızılcık
• Acuk ………………. Ekşi küçük elma
• Çördük ..……….…. Yazlık küçük armut
• Ahlat ………….……. Yazlık küçük armut
• Aluç ………………… Sarı renkli küçük meyve
Köyümüzde Yetisen Mantar Cesitleri
Elicek- Sütleğen- Cincile
Ebişek- Höbelek - Koçak
Kanlıca -Mıh depesi - Kuzu göbeği
Fıstık mantarı - Sarı mantar - Meşe mantarı
Kızıl mantar - Halı saçağı - Selep (Salep)
Ak mantar - İçi kızıl mantar - Guzu göbeği
Yeryaran - Ayı fıstığı mantarı - Koç mantarı
Kavak mantarı - Gotükara mantarı - Feslik mantarı
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Tahil ölçü birimleri
Bir Ölçek | Yarım Teneke | 8 Kg |
16 Ölçek | Bir Kile | 128 Kg |
Bir Nüğü | 2 Kg | |
4 4 Nüğü | Bir Ölçek | 8 kG |
Bir Kile | 8 Teneke | 128 Kg |
Bir Kile | 16 Ölçek | 128 Kg |
Bir Çerik | 4 Ölçek | 32 Kg |
Yarım Çerik | 2 Ölçek / 8 Nüğu | 16 Kg |
Guyulama
Sonbahar mevsimine doğru Ekim ayından itibaren bostanlar bozulduktan sonra bolca elde edilen patates ve pancarlar kış ayının soğuğundan ve donmaktan korumak için açılan kuyularda muhafaza edilir. Evlerin altına, avlu içine, bahçeye veya müsait yerlere bir ila iki metre derinliğinde ve yaklaşık bir metre çapında açılan kuyulara konan ürünlerin üzeri önce tahta ile kapatıldıktan sonra saman, toprak, ot, çul veya çaput ile sıkıca örtülür. Kuyu içindeki mahsuller ihtiyaç duydukça oradan alınarak harcanır ve bu muhafaza işi 4 ila 6 ay gibi bahara kadar devam eder. Bu işleme "Guyulama" denir.
Herkil
Evlerin iç bölümlerine, ekseri sofanın bir köşesine 4-5 metre uzunluğunda yaklaşık 1 metre genişliğinde kalınca tahtalardan yapılmış, birbuçuk metreye varan yükseklikte iki veya üç kademeli boylarda yapılan tahil ambarına "Herkil" denir. Her kademenin içi üç veya dört göz olarak bölünür, her göze Bölme denir. En üst kademedeki derin bölmelere Buğday, Arpa, çavdar, un konulur. Bir alttaki daha küçük bölmelere; Yeşil mercimek, fiğ, mısır, yallık un konur. En alt bölmelere ise "Basak Göz" denir ve derinliği bayağı azdır. Herkillerde hiçbir zaman pencere ve aydınlatma bulunmaz, içerisi karanlıktır, kapıları kalınca, büyük kilitli ve çok muhafazalıdır. Bütün bölmeler tahta kapak ile kapatılır.
Hambar (Ambar)
Hambarlar, herkilin aksine evlerin içinde değil dışarıda müstakil olarak inşaa edilir. Yerden biraz yüksete olan hambarlar kandil tahtalarından yapılır. Bir marangozluk harikası olan bu yapılar tamamen penceresiz olarak dış hava şartlarından sıcak ve soğuktan yağışlardan etkilenmeyecek şekilde çok muhafazalı olarak yapılırlar. Böylece içerisine konan hububat ve tahıllar uzun süre hiç bozulmadan muhafaza edilir. Bölmelerinde buğday, arpa, yuyaf, çavdar, mısır, un, mercimek gibi ürünler muhafaza edilir. Köyümüzde dışarlara inşaa edilmiş pek az hambar vardır, ekseri herkil şeklinde ev içlerine yapılmıştır.
Yayik Yaymak
Taşköprü tarafından getirilen ve çam ağacından yapılmış 10-15 cm genişliğinde ince uzun tahtaların daire şeklinde 25-30 cm çapında ve bir metre yüksekliğinde yanyana dizilmesi ile yapılan, sağlam olması ve sızıntı olmaması için dışı demir çemberlerle (kuşak) çevrilen alete yayık denir.
Sağılan hayvanların sütü önce kaynatılır sonra mayalanarak yoğurt yapılır, 9-10 kiroya varan yoğurt yayık içerisine dökülür ve su ilave edilerek yoğurdun katılığı giderilir. Uzunca sapı ve dibinde yoğurdu dövmek için 5-6 cm kalındığında tahtası olan Bişek denen tokmak ile bir saatten fazla sulu yoğurt „yayılır“ yani dövülür. Bişek iki el ile sıkıca tutularak yayık içerisinde aşağı ve yukarı defalarca hareket ettirilir, çok yorucu ve zahmetli bu işi ekseri kadınlar yapar. Nihayetinde bir kiloya varar Tereyağı, yayığın yüzüne çıkar ve bir araya toplalanarık alınır, gerisi Ayran olarak tüketilir. Fazla tereyagı hafif tuzlanarak Gapran denen yuvarlak ağaç kaplar içerisinde muhafaza edilir. Yayık,iş bitimi kaynar sular ile yıkanıp bir daha ki çalışma için temizlenir. Elde edilen Tereyağı ihtiyaç için kullanılır, artan bölümü Boyabat‘ta satılırdı.
Islik Dokumak
Evlerin sofalarına kurulan basit bir çalışma düzeneğine sahip el dokuma tezgahıdır. Ihtiyaç duyulan çeşitli tekstil ürünlerinin üretildiği tezgah, dört adet kalın ahşap ana direkten oluşur. Orta bölümdeki iki yatay role arasındaki tezgaha dokunacak ipler sıkıca gerilir. Tezgahın üst bölümünden "gücü" denen iki adet, "tefe" adı verilen bir adet düzenek, aşağıya doğru sarkacak şekilde monte edilir. Gerilen ipler bu üç düzeneğin deliklerinden geçirilir.
Gücüler ayak altındaki iki adet "ayakçak" adı verilen pedallara bağlanır. 15-20 cm uzunluğundaki ince bir çubuğa,dokumada kullanılacak ipler sarılarak bobin şeklinde bir de mekik hazırlanır.
Tezgaha gerilen iplerin yarısı, sağ ayakçak pedalına basılarak yukarı kaldırılır dğer yarısı aşağıda kalır. Arada oluşan boşluktan daha önce hazırlanan mekik bobin geçirilir. Tefe hızlıca öne doğru çekilip vurularak dokunan ipler sıkıştırılır. Ardından sol pedala basılır böylece aşağıda kalan ipler yukarı, yukarıdaki ipler ise, aşağı iner. Yine arasından mekik geçirilir ve tefe ile dokunan bu ipler öne doğru hızlıca itilip vurularak sıkıştırılır. Bu işlem müteaddit defa tekrar edilerek istenilen ürün dokunmuş olur.
İşlik ipinin hazırlanışı:
Yün Tarama: Koyun ve keçi kırkılarak elde edilen yünler bol su ile yıkanıp temizlenir, kurutulduktan sonra küçük küçük parçalara didilir. Didilmiş yünler bir avuç dolusu alınır yün tarağının uzun ve sivri dişlerine takılıp sağa sola hızlıca ve defalarca çekilir. Bu işlem yünün yumuşaması, tel tel ayrılarak kabarması, incelmesi, ipek gibi bir kıvama gelmesini sağlanır. Burda elde edilen işlenmiş yün artık çıkrık veya kirmanda eğrilerek ip haline getirilmeye hazırdır.
Çıkrık, taranmış yünleri bükmeye ve eğirmeye yarayan tahtadan daire şeklinde el ile çevrilen bir araçtır. Çırkıkta normalinden biraz daha kalınca bükülmüş ip elde edilir, bu da kirmanının ucundaki tahtaya yumak şeklinde sarılır, bu yumağa sırçan adı verilir. Elde edilen bütün ipler, daire şeklindeki söyelerin etrafında onlarca kez dolaranark büyükçe çileler elde edilir. Söyelerden çıkartılan çileler büyük yumak şeklinde tekrar sarılarak işlenmek üzere işliğe götürülür. Büyük bölümü beyaz olan bu dokuma ipi, kimi zaman da siyah olup dokumaya desen vermekte kullanılır.
Elde ip bükmeye, eğirmeye yarayan ağaçtan yapılmış diğer bir alet ise kirmandır. Üstüste binen iki kanat tahta ve bu kanatların ortasından geçen 25-30 cam uzunluğunda ok denilen bir çubuktan oluşur. Yün çevrilen kirman ile bükülmeye başlar ve ip haline gelir bu da kirmanın tahta kanatları üzerine üst -üste sarılarak yumak olur.
Evlerde işlikte dokunan tekstil ürünleri:
Yalıngat: Yatak yüzü ve yorgan olarak dokunduğu gibi sergi veya yaygı olarakta kullanılır. Biraz kalınca ve serttir. Buna mukabil gayet sıcak tutar. Doğal bir görünüme sahiptir ve iplerin ince tüy lifleri henzü bellidir. Uzunca dokunur hek katlıdır ve ihtiyaca göre boyu kesilir. Yıllarca modern yatak örtüsü ve yorgan bulamayan köylü, kendi dokudukları bu yalıngatları kullanmışlardır.
Vala: İşlikte kumaş gibi dokunan diğer bir tekstil ürünü de "vala"dır. Yalıngata nazaran daha ince ipten ve daha yumuşak olarak dokunur. Vala özel hazırlanmış “sürtek” denen ağaçlar arasına gerilerek, üzeri su ve el ile uzunca süre sürtülür ve böylece vala kumaşının ipleri sıkışır, sağlamlaşıp daha yumuşak olur. Sürtme işlemi biten vala, Boyabat’da terziye verilerek ceket ve pantolon diktirilir. Oldukça sıcak tunan bu giysiler kumaş giysisi alamayan köylünün uzunca zaman temel giysisi olarak kullanılmıştır.
İşlikte dokunan tekstil ürünleri:
- Yalıngat - Vala
- Pala - Çul
- Kılıf - Kuşak
- Çorap - Çuval
Ylingat Örnekleri
Harman Sürme
Harman Sürme
Her köylünün hasatını sürebilmesi için 50-100 m⊃2; arası büyük- lükte, yanında samanlığı da olan düz bir alanı vardır. Ekseri köyün dış kısımlarında bulunan bu yerlere "harman" denir. Temmuz ve ağustos aylarında olgunlaşan ekinler tırpanla biçilir, tırpanın kesip yere serdiği ekin sırasına "nannu" denir. Bir kısım ise, orakla kavranır. Nannular ve orakla kavranan ekinlerin bir kucak dolusuna ise "deste" ismi verilir. Tarlada belirli aralıklarla deste halinde toplanan ekinler üst üst yığılarak "depecükler" oluşturulur.
Depecükler, kağnı arabasının üzerndeki söyelerin arasına anadut ile yığılarak urg-anla sıkıca bağlanır ve harmanlara taşınır. Harmana gelen ekinler burda alt kısmı daire şeklinde tepeye doğru sivrilerek, üst üste düzenli olarak istif edilir. Buna "yığın" adı verilir. Bütün deste ve depecükler harmana getirilip çokça yüksek yığınlar oluşturulduktan sonra sıra artık harman sürmeye gelmiştir.
Yığınlardan anadut ve dirgen ile alınan buğday sapları geniş daire çizecek şekilde eşit olarak harmana yayılır. Uzun ve geniş, önü yukarı doğru kalkık iki parça tahtadan yapılan ve altında kesici çakmak taşları döşeli olan düvenlere at, öküz veya kömüş koşularak harman sürme işine başlanır. Düvenin ağır olması ve hayvana yön vermesi için, bir kişi devamlı düvenin üzerinde durur. Düven bu şekilde hayvanlar eşliğinde yere serilen buğday sapları üzerinde geniş daire çizerek defalarca döner. Böylece altındaki kesici taşlar buğday saplarını ve başakları ezip keserek birbirinden ayrılmasını, sapların da küçülerek saman şekline gelmesini sağlar.
Sabahın erken saatinde başlanan ve hayvanı olanlar çift düğen ile başladıkları harman sürme işlemin bitmesi öğlen vaktinden sonraya uzar. 7-8 saati bulur. Saplar ezilip gitti-kçe düzleşen harman dirgen ile üç dört kez komple aktarılır ve sürmeye tekrar devam edilir. Saplar çok daha ezildip ve başaklardan taneler ayrılmaya başlaldığında bu sefer üç dört kez yaba ile aktarılarak harman sürülür. Sona doğru ekin sapları tamamen sa-man haline gelir. Buğday deneleri ise başaklardan tamamen ayrılıp dibe iner, samanlar ise üstte kalır. Biten harman sürme işleminin ardından samanlar ve buğday deneleri tırmık ve süpürge ile bir yere toplanır. Buna "som" denir. Buğday tanelerini samandan ayırmak için som yaba ile rüzgara karşı havaya doğru savrulur. Rüzgar hafif olan samanı bir tarafa atar. Geriye samandan ayrılmış buğday taneleri kalır. Bu işleme "som savurma" denir. Samandan ayrılan ve henüz tam temiz olmayan buğday tanelerine ise, "çeç" adı verilir. Çeç, içinde kalan küçük saman kalıntıları, taş ve topraktan temizlenmesi için "gozer" denen iri delikli elekten geçirilir. Hala tam temizlenmemiş olan buğday taneleri ince delikli "kalbur" dan geçirilerek tekrar elenir. Tam temizlenen buğdaylar çuvallara doldurularak at, eşek veya sırtta evlere götürülür. Orada ambar veya herkillere boşaltılır. Artık öğütülmeye hazır hale gelmiştir.
Bütün yığınların harmana serilip sürülmesi bir aya yakın bir zaman devam eder. Bu işlem oldukça zahmetli ve yorucu bir iştir. Çalışan elemanın çokluğu, hayvanların iyi ve çok olması, hava şartlarının elverişliliği bu işi kolaylaştıran etkenlerdir.
Düğen altındaki kesici çakmak taşları sürekli dönme etkisi ile zamanla körelir veya yerlerinden çıkarlar. Belirli aralıklarla bu taşlar değiştirilir veya düşenlerin yerine yenisi takılır. Yağmur yağarsa harman sürmeye ara verilir. Islanan yığınların ise kuruması beklenir. O sebeple yığınların yağmurdan fazla zarar görmemesi için üst kısımları sivri ve aşağı doğru genişçe olur. Islanan sapların düven ile sürülmesi imkansızlaşır. Som savurmak isin rüzgarın esmesi beklenir, eğer rüzgar çıkmazsa geceleri ay ışığında bile som savrulur. Ekinler ne kadar kuru olursa harman sürme işi de o kadar kolay ve hızlı olur. Hayvanlar uzun süre dönmekten, havaların da çok sıcak olmasından dolayı yoruldukları için belirli aralıklarla mola verilir. O arada yemekler yenir, ayran ve çay içilir. Harman içinde hayvanın pisleme anında hızlıca bir tutam saman tutulup, dışkının sa-manların içine düşmesi önlenir.