Home | Logo Tasarim | Siteyi degerlendir | Paylasim | Dagtabakli Köyü Üyeligi

Köyde Hayvancilik

Büyükbas Hayvancilik

Henüz köyün dolu olduğu zamanlarda ortalama olarak her evde en az 8 - 9 büyükbaş hayvan bulunmaktaydı. Ekseri inek, öküz, kömüş, dana, düğe, malak, koyun, keçi, at ve eşek gibi hayvanlar beslenmekteydi. Her sabah orman evi önünde toplanan hayvanları bir aile ortaklaşa keşik usulü ile akşama kadar güderlerdi. Özellikle otun bol olduğu yerlerlere, hızarın dereye, esliğe ve köy civarına götürülür, otlatılır ve sulanırdı. Akşam ezanı vakti hayvanlar mezarlığın önüne getirilir ordan her hayvan kendi evini bilir oraya giderdi. Sahipleri hayvanlarını sağar ordan dama bağlar gün boyu yayıldıkları için gece hiçbir yiyecek ve saman verilmezdi. Bu iş bütün yaz boyu böyle devam ederdi. Yine sabahın 6.oo‘sından 9: oo’una kadar hayvanlar, kisecik, ahmedekin, köklüyere götürülür, otlatılır geri eve getirilir. Hemen sağılıp sığır keşiğine katılır; buna da kuşluğa gitme denir. Sağılan süt çok bol olur.

Kış aylarında havalar soğuk olduğu için hayvanlar otlamaya götürülmez yalnızca su içmeleri için kısa süreli damdan dışarıya çıkarılır, ya oluklardan su içirilir ya da kuyulardan çekilen sular tavalara doldurularak buradan sulanırdı. Kış boyu hayvanlar damda kalır yemeleri için bolca saman ve ot verilirdi. Hatta kış boyu bir samanlık dolusu samanı bitirirlerdi. Hayvanların samanı afur denen bölmeler içinden yerlerdi. Kadınlar her gün birkaç kez samanlıktan samanları büyük sepetlerle sırtlarında hayvanlara taşırlardı. Yine her gün dam, hayvan pisliğinden demir küreklerle temizlenir, buna dam kürüme, gübrenin dışarıya atıldığı küçük pencereli yere ise sokak denir. Hayvan atıkları daha sonra kağnı arabaları ile tarlalara çekilerek gübre olarak kullanılır.

Kış aylarına yakın buzalayan hayvanın yavruları (buzoğu) dam içinde ayrılan kası isimli özel bölmede 6 aya kadar büyütülürdü. Buzağılar sabah ve akşam günde iki kere annelerini emerler kalan süt sağılarak eve alınırdı. Ineklerden çok az miktarda süt çıkar, pişirilir mayalanarak yoğurt, yayıkta yayılarak ise ayran yapılır ve tereyağı çıkarılırdı. İhtiyaç sahipleri özellikle kurban bayramlarında hayvanlarını sıkı pazarlıkla satarlar kazanç elde eder, maddi durumu iyi ise kendi hayvanlarından kurban keserlerdi. Kömüşler ve öküzler koşu hayvanı olarak kullanılır, her evde reçberlik yapmak için bir takım koşu hayvanı bulunurdu.

Küçükbaş Hayvancılık: Köyümüzde Koyun ve Keçide beslenir yününden, etinden istifade edilirdi. Ekseri damların altında bulunan iç hayat ve dış hayat denen ağıllarda beslenirdi. Iç hayatta kışın ve gece dururlar, dış hayatta ise yazın ve sabah tutulurlardı. Çevre orman ve dağlarda harmanlarda otlatılır, hayat içinde olunca fiğ otu, fiğ samanı ve diğer çeşitli otlarla beslenirdi. Hayvanların yününden "Çul", erkeklere siyah "Vala" pantolonu ve "Yalıngat" dokunurdu. Sütü sağılır, satılır, yoğurt, ayran, yağ, çökelek yapılırdı.

Günümüzde Büyükbas Hayvancilik

Her ne kadar 2022 yılı itibarı ile köylü hayvancılıkla bizzat uğraşmasa bile köy merası ve etrafının hayvancılığa elverişli olması sebebiyle Dağtabaklı`mızda 2007 yılından itibaren Zekeriya Özcan, hayvanlarının barınağını rahmetli Ahmet Karasakal’ın evinin oldu yere ve 2015 yılından itibaren ise Nurdoğan Aslan çiftliğini köyün başındaki harman ve samanlık arsası üzerine kurarak geniş çaplı büyükbaş hayvancılığı ve besicilik yapmaya köyümüzün verimli meralarından istifade etmeye başlamıştır.

Zekeriya Özcan Çiftligi

Emiroğlu köyünden 01.01.1957 doğumlu sayın Zekeriya Özcan henüz emekli olmadan evvel ve emekli olduktan sonra hayvan alıp satmaya ve besicilik işini yapmaya başladı. Dağtabaklı Köyü‘nün hayvan beslemeye elverişli olmasından dolayı 2007 yılında Dağtabaklı Köyü‘ne otlakiye olarak sözlü bir kira sözleşmesi yaptı (muhtar Muharrem Yaşar dönemi), bunun mukabilinde köyümüzde büyükbaş hayvan besiciliği yapacak, meralarından istifade edecek buna karşılık yıllık belli bir kira ücreti ödeyecektir. İkametini 2020 yılından sonra köyümüze aldıran Zekeriya Özcan artık sözleşmeden doğan kira ödemeyecek, 2022 yılından itibaren köy bütçesine yardım amaçlı yıllık belli bir miktar para ödeyecektir.

Zekeriya Özcan çiftliğini rahmetli Ahmet Karasakal'ın yaptırdığı villa evin yanına çadır şeklinde uzunca ve basit şekilde inşaa etti kendisi de villa evin zemin katında ikamete başladı. 2007 yılında et ve süt verimi yüksek olan 50 - 70 adet Isviçre menşeli Simental cinsi büyükbaş hayvanı ile köyümüzde besiciliğe başladı, özellikle yaz aylarında köyümüzü ve meralarını yayla olarak kullanmaktadır.

Ekseri Gaşharman, Guğlek, Karapınar, Eslik, Köyönü, Ahmetekin ve Avzarağan köy önünde yaylım yapılmaktadır. Normal ekim zamanı hayvanların otlamak için hangi yöne gittiğini takip eder, akşam üzeri at ile giderk hayvanları toplar getirir. Kış aylarında ise hayvanların bakımını Emiroğlu Köy’ündeki kapalı ahırda yapmaktadır. Yem ihtiyacının büyük bölümünü yaz aylarında çeşitli otlardan elde edilen kaba yem ve Boyabat’tan alınan hazır yem ile karşılamaktadır.

Yaşının ilerlemesi sebebiyle günümüzde hayvan sayısı 20 - 25'e kadar gerilemiş olup elde edilen süt, yoğurt ve tereyağı köy içerisinde değerlendirilirken, kurbanlık olarak da satışı yapmaktadır, hayvancılık işi için malesef hiç bir devlet destek ve teşvikinden istifade etmemiştir. Yardımsever bir kişiliğe sahip olan Zekeriya Özcan, kurban zamanında kasaplık becerisiyle kurbanlıkları yıkma ve kesiminde köylüye fazlasıyla yardım etmekte, ürünlerinden köylüye dağıtmakta veya satmaktadır.

Aslan Çiftligi

Köyümüz sakinlerinden 10.05.1963 doğumlu sayın Nurdoğan Aslan Istanbul'daki özel işinden emekli olup 2015 yılında Dağtabaklı köyümüze yerleşerek "Aslan Çiftliği Tarım & Hayvancılık Alım ve Satımı" işletmesini kurup büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmaya başladı.

Bu amaçla köyün başındaki dededen kalma eski samanlık ve harmanların olduğu 1135 metrekarelik alana samanlık ve hayvanların yaz & kış kalabilecekleri ahır inşa ederek çifliğini kurdu. Yapım ve bakımı epeyce zahmetli olan bu işte hayvanlar kış aylarında ahırlarda samanla, ekilip biçilen yonca ve yulafla beslenirken, yaz aylarında ise köy içi ve civarındaki meralarda, orman içlerinde otlatılır.
Nurdoğan Aslan bu işe hiçbir devlet destek ve teşvigi olmadan kendi imkanlarıyla et ve süt verimi yüksek olan iki adet Isviçre menşeli Simental cinsi inekle başladı. Daha sonraki dönemlerde ineklerin sayısı 45'e kadar yükseldi. Hayvanlardan elde edilen süt, yoğurt ve tereyağı köy içinde, civar köylerde ve Boyabat ilçe pazarında satılırken, Kurban Bayramı zamanı kurbanlık olarak da gerek köy içerisine gerekse köy harici satışı yapılmaktadır.

Samanlik

Samanları ve otları depolamak ve saklamak için her köy hanesi harmanları önüne birer samanlık inşaa etmiştir. Dikdörtgen şeklinde tamamen ahşap usülde yapılan samanlıklar yaklaşık 8 ila 10 metre uzunlunğunda, 5 metre genişliğinde çok kalın odunların üst üste dizilmesi ile penceresiz olarak yapılmış büyükçe ahşap birde giriş kapısı vardır. Odunların köşelerde birbirine geçirilmesi (çamdı) ile sağlamlaştırılıp yapımlarında çivi veyahut başka yapı mazlemesi kullanılmamıştır. Samanlığın üzeri uzunca tepeden sağlı sollu ikiye ayrılan beşik çatı şeklinde kapatılıp alafranga kiremitlerle kaplanırken, günümüzde modern kiremitler döşenmektedir. Hayvancılığın bitmesi ile samanlıklara da ihtiyaç kalmadığı için günümüzde birçoğu yıkılmaya yüz tutmuş veya harabe haldedirler.

Karageriş ve Eslikbaşı'ndan kaçak olarak kesilen kalın çam ağaçları kabuğu ve dalları kesilerek soyulur, çamdıları açılır, öküzlerle çekilerek köye getirilip ormancıdan saklanır.
Hazırlanan odunlar 10 ila 15 adet üstüste dizilir ve çamdılar birbirine geçerilerek yan ön ve arka duvarları inşaa edilir. Çatıya, 5 adet "usdun" denen kalın ağaçlar uzunluğuna döşenir. Usdunların araları tahtalarla kapatılıp, üstüne oluk kiremitler döşenir. Köyümüzde samanlığa samallık denmektedir.

Çiftlikten Görüntüler

Köyde Avcilik

Köyümüzün dört yanı ormanlarla kaplı olduğu için avcılık yapmaya da gayet müsaittir. Av mevsimi, devletin izin verdiği Kasım ayından başlar, Mart ayına kadar devam eder. Amatörce yapılan avcılıkta; Domuz, kurt, tavşan, tilki, keklik ve sansar gibi hayvanlar avlanmaktadır. Tek tek veya guruplar halinde Döme'nin yukarısından başlayıp, Karageriş'e kadar olan bütün ormanlık alanda avcılık yapılmaktaydı.

Avcıyık için ilk zamanlar tek dolma veya çift dolma tüfekler kullanılırken ileriki zamanlarda bunlar yerini tek veya çift kırma tüfeklere bırakmıştır. Günümüzde ise daha modern otomatik tüfekler ile avcılık yapılmaktadır. Köyümüzde avcılığa çok meraklı kimseler vardı, bunlar: Onbaşı Selahattin Kavukcu, Nuri Kalaycı, Kara Mustafa Çetin, Hülük Hasan Kavukcu, Goca Mustafa Kavukcu, Kazım Aslan, Hamüllü Hüseyin Aslan, Muharrem Yaşar, Bayram Aslan, Ali Ziya Kavukcu gibi şahıslardır. Hava şartlarının çok sert olduğu, yerdeki karın bir, birbuçuk metreye ulaştığı zamanlarda bile av yapılır. Hatta avdan birkaç günde geri dönülür, civar köylerdeki diğer av meraklılarının evlerinde gecelenirdi.

Avlanan hayvanların eti evlerde yenir, derileri ise Boyabat'ta satılırdı. Günümüzde avcılık fazla yapılmamakla beraber en aktif avcılar Nurdoğan Aslan ve oğlu Fatih Aslan’dır.

Acı bir av hikayesi: 1942 yılının Ocak ayında karlı bir kış günü Mehmet Aslan, Ahmet Kavukcu ve Avzarağanlı Fazlı Gömeç’in babası Gökmen Mustafa Gömeç, Kavacık Yazısı arkasındaki Baba Tepesi or- manlarına ava giderler. Av esnasında, çok iyi arkadaşı olduğu Mehmet Aslan‘ın uzaktan hareket ettiğini gören Mustafa Gömeç, yanlışlıkla onu donuz sanarak ateş edip ağır şekilde yaralar. Olayı incelemek için Boyabat’tan jandarma ve savcı gelmiştir. Son nefesinde, Mehmet Aslan olayın bir kaza olduğunu söylemiş ve aynı gün vefat emiştir. Bu trajik olaydan hem Aslan ailesi hem de Gömeç ailesi derin üzüntü duymuşlardır.

Cinayetin faili kuyucu Hüseyin’in babası Mustafa Gömeç, olay yerinde üzüntüsünden boğazına bıçak dayayarak intahar etmek istemiş fakat yaralı Mehmet Aslan, “sakın kendine kıyma, yapma, bu bir kazaydı“ diyerek onu vazgeçtirir. Hatta, “eğer ölmez iyi olursam, bu bir kazaydı diyerek ifade vereceğim, arkadaşlığımız da devam edecek“ der. Mustafa Gömeç dikkatsizlikten adam öldürme suçundan hüküm giyerek iki sene hapis yatar.

Hayvan alim-satimi

Köylüler, ihtiyaç duydukları büyükbaş, küçükbaş ve koşu hayvanlarını genellikle haftada bir kurulan Boyalı Hayvan Pazarı (perşembe günleri) , Öşek Yazısı Hayvan Pa-zarı (Yazı Köyü), Uluköy Hayvan Pazarı (cuma günleri), Dere Pazarı (çarşamba günleri), Boyabat Hayvan Pazarı‘ndan (pazartesi günleri) temin ederlerdi. Bunların yanı sıra her sene ekim aylarında kurulan Boyabat Panayırı ile güz sonu kasım ayında kurulan Boyalı Panayırı’nda da hayvan ticareti yapılırdı. Kalabalık olan pazarlarda her türlü hayvan alınıp satılır, sıkı pazarlıklar yapılırken eller sallanır „sattım, hayırlı olsun“ der, alan, satıcıya “yular parası“ adında bahşiş verilir.

Hayvan almak için erkenden yaya olarak köyden çıkılır ve hayvan pazarlarına varılırdı. Maddi imkanları elverişli olmayan köylüler, bir hayvan bile olsa, ekseri veresiye olarak alırlar, peşin ödedikleri de olurdu. Alınan hayvanları yaya olarak köye götürmek oldukça zahmetliydi. Hayvan ihtiyacı bazen köy içinden de karşılanırdı. Borçların ödenmesi genellikle bayramlar veya panayırlar gibi özel günlere kadar beklenir, o zaman ödenirdi.

Her evde bir koşu hayvanı bulunurdu. İlk başlarda bu hayvanlar genellikle öküzlerdi, daha sonra kömüşler kullanıldı, ancak sonunda tekrar öküzler tercih edildi. Koşu kömüşleri oldukça kuvvetli olmasına rağmen fazla yem yemeleri, fiyatlarının yüksek olması, keşik sığıra katılmayıp ayrı güdülmeleri nedeniyle bakımları oldukça külfetli ve zordu. Gurbete gidişlerin artmasından dolayı kömüş güdecek aile fertleri de kalmamıştır. Buna mukabil daha uygun fiyata alınan koşu öküzlerinin bakımı kolay olması ve sığıra katılmaları sebebiyle daha çok tercih edilmiştir.

Köylüler hayvanlarını satmak için yine bu pazarlara yularlarından tutarak götürürler, yol boyu çörek, ekmek yedirirlerdi. Ayrıca köy içinde satabilir veya köyleri dolaşan kasaplar bu hayvanları satın alırlardı. Köylerde genellikle sadece eti için hayvan kesilmez, ancak hasta veya ölmek üzere olan hayvanlar kesilir ve etleri, buğday veya başka ürünler karşılığında köylülere dağıtılırdı.

Hayvanı olmayan hiçbir evin olmadığı köyümüzde her hanede ortalama olarak 5 ila 6 hayvan bulunurdu.1960’lı yıllarda bir çift öküz 2.000 liraya alınırken, 1965’li yıllarda bir çift öküze 3.500 lira ödeniyordu. (1965 senesinde Ali Ziya Kavukcu‘nun evlenmesi için damdaki kömüşler 3.000 liraya satıldı. Bu paranın 2.000 lirasına bir çift öküz alınıp kalan para düğün masraflarına harcandı.)

Köyünüzde fazla keçisi olanlar arasında Arife'nin Kadir Yaşar, Onbaşı Selahattin Kavukçu ve Karasakal’ların Süleyman ve Ibrahim gibi kişiler bulunurken, koyun sahipleri olarak da; Nazif Sevimoğlu, Hüsnü Karasakal ve Mustafa Aslan'ı sayabiliriz. Yine Avzarağan’dan Yusuf Gömeç ve Süleyman Kırıştıoğlu’da çokça küçükbaş hayvanı vardı. Ge-nelde köyde en çok küçük ve büyükbaş hayvana “Karasakal” ailesi sahipti.

Hayvan Nallama

Öküz, kömüş, at ve eşek gibi hayvanların ayaklarını sert arazi koşullarından korumak ve yaralanmasını önlemek için nallanır. Hayvan düz bir yerde birkaç kişi ile yere yıkılır. Ayakların ortasından geçirilen, yerden destekli uzun bir sırığa ön ve arka ayakları birbirine bağlanarak havaya kaldırılır. Eski nal sökülür, tırnağı keski denen özel bir bıçak ile hafifçe kesilerek temizlenir ve nal çakılacak hale gelir. Yeni nal ayak üzerine yerleştirilir, mıh denen büyük başlı çivilerle deliklerinden tırnağa çakılır. Tırnak üzerinden çıkan mıhların uçları kerpeten ile kesilip, çekiç ile dövülerek nal sağlamlaştırılır.

At ve eşek gibi tek tırnaklı hayvanlar ise yıkılmadan ayakta nallanır. Bu işi nallamadan anlayanlar yapsa da ekseri olarak öküz ve kömüşleri öşeklinin Bayram Aslan köy meydanında nallardı. Köyümüzün ve ormancıların atlarını ise genellikle Gövez Köyü’nden nalbant İhsan Özdemir nallardı.